Guatr ameliyatı hakkında merak edilenler kısmına girmeden önce guatra hakkında bilgi edinilmelidir ki yapılan ameliyatın durumu da daha iyi bir şekilde anlaşılabilsin. Guatr hastalığında öne çıkan etmen tiroid bezleridir. Tiroid bezi ise erkek ve kadınlarda da bulunmaktadır. Fakat erkek ve kadında bulunan ama erkeklerde daha net belli olan adem elması diye bilinen kıkırdak yapının hemen altında yer almaktadır. Bu sebep ile tiroid bezleri boynun ön kısmında yer almaktadır.
Tiroid isminin ise kelime köküne bakıldığında bu kökün Yunancadan geldiği ortaya çıkmaktadır. Yunanca da eski savaş aletlerinden biri olan kalkan için kullanılan bu isim vücuttaki tiroid bezlerinde de kullanılmaktadır. Ayrıca bilinmesi gereken bir durumda tiroid bezlerinin sağ ve sol olmak üzere iki adet lobdan oluştuğu bu neden ile de kelebek gibi bir yapıya sahip olduğu ifade edilmektedir. Ağırlık olarak ise yaklaşık 20-25 gram gibi bir ağırlığa sahiptir. Başlı başına görevi ise tiroksin adı verilen hormonun salgılanmasıdır. Bu hormon ise insan vücudunda metabolik faaliyetlerin düzenlenmesinde en önemli rolü ifade etmektedir. Bir başka anlamda ise vücudun enerji tüketiminden de sorumludur diyebiliriz.
Burada bilinmesi gereken bir başka durum ise şu ki eğer hormon salgısı normal düzeyde ise bu durumda ötiroit olmakta, fakat salgı az ise hipotiroidi, eğer salgı seviyesi fazla durumda hipertiroit hastalığı ortaya çıkmaktadır. Burada bilinmesi gereken tiroit bezinin büyümesi durumu guatr olarak adlandırılmaktadır. Tiroid bezinin tamamını kapsayacak tarzda olursa nodüler bir kısmını kapsayacak durumda olur ise diffüz olarak adlandırılmaktadır.
Bu hastalıkda bazı durumlarda ameliyat gerekmektedir. Tabi ki cerrahi müdahaleye de yine hekiminiz yapmış olduğu tetkikler ile karar vermektedir. Burada yapılan cerrahi müdahaleye ise tiroidektomi ismi verilmektedir. Bu ameliyat sayesinde kişinin tiroid bezlerinin tamamı çıkarılmaktadır. Halk arasında ise bu duruma guatr ameliyatı denmektedir.
Guatr ameliyatı için tiroid bezinin boyunda baskı yapacak düzeyde büyümüş olması halinde yine hekim tarafından yapılan uzun vadeli ilaç tedavisinde tiroid bezlerinin kontrol altına alınmaması durumunda ameliyat gerekmektedir. Tiroid bezlerinde gelişmiş olan yumru yani nodüllerin 2 veya 3 santimetreden daha büyük olması durumunda fakat nodüller küçük olsa da kanserin gelişme ve sıçrama riski var ise bu gibi durumlarda da ameliyat gerekmektedir. Yine kişinin boynunda oluşan büyümenin estetik olarak rahatsız edici olduğu durumlarda cerrahi müdahale yapılmaktadır. Nodüllere yapılmakta bir diğer müdahale yöntemi ise iğne biyopsisi yöntemidir. Burada hekimin yaptığı elle muayene esnasında nodül olarak adlandırılan çapları birkaç milimetre veya birkaç santimetre gibi değişen yumrular tespit edilmektedir. Burada bu yumruların sürekli olarak kontrol edilmesi ve takibi gerekmektedir. Düşük bir ihtimal de olsa bu nodüllerin zaman içinde kansere dönüşme gibi bir riski bulunmaktadır. Bu ihtimal ise şu durumda ortaya çıkar nodül de bulunan içerik sıvı değil katı ise burada kansere dönüşme ihtimali daha da yüksektir. Bunun sebebi ise hormon üretiminin daha da az olmasından kaynaklanmaktadır.
Burada bilinmesi gereken bir nokta ise her tiroid hastasına iğne biyopsisi yapılmasının şart olmadığıdır. Özellikle bilinmesi gerekir ki iğne biyopsisi şart olan hastalar nodülün iki santimetre çapından daha büyük olduğu hastalardır. Burada yapılan biyopsi işlemi ise ultrason veya doğrudan ufak iğneler batırılarak kişinin boyun bölgesinde bulunan nodülden örnekler alma olayıdır. Biyopsi sayesinde takip edilen hastalarda gereksiz bir cerrahi müdahale yapılmasının da önüne geçilmektedir. Bilinmesi gereken bir diğer detay ise hekimin durum hakkında net bir kara verebilmesi için birden fazla noktaya iğne batırarak birden fazla örnek alması gerekir. Yaklaşık olarak her dört biyopsiden biri kesin sonuç vermemektedir. Hekimleri şüpheye düşüren durum ise biyopsi sonucu kanser var dediğinde sonuç doğrudur fakat yok dediğinde ise bu sonuç biraz şüpheli olmaktadır. Bunun nedeni ise biyopsi yapılarak kanser riski faktörleri tamamı ile belli olmamaktadır. En büyük etmen ise iğneni batarken hemen etrafında bulunan ufak bir nodülü atlaması da bunun bir ifadesidir. İğne biyopsisi sonucunda benign olarak rapor veriliyor ise hastaların her beş altısından birinde kanser riski taşımaktadır. Tiroid bezi iki taraflı bir yapıya sahiptir. Bu neden ile de kelebek yapısına benzetilmektedir. Ameliyat esnasında bu iki lobdan birinin veya her ikisinin çıkarılması gerekmektedir. Bunun nedeni ise her iki tarafta bulunan bezlerde herhangi bir sıkıntı var ise ve bu sıkıntı yine tehlike arz ediyor ise bezlerin alınmasına karar verilmektedir. Diğer taraftan bakıldığında ise hastanın bezleri alınma esnasında ses tellerinde her iki tarafta da zarar görme riski bulunmaktadır. Bu sebep ile hekimler cerrahi müdahaleyi son derece titizlik içinde yapmaktadır. Çünkü herhangi bir zarar verilirse ses telleri için kişinin hayatının geriye kalanın da ilaç kullanması gerekecektir. Hastalığın bezlerden birinde olması durumunda ise tek taraflı olarak müdahale edilmektedir. Fakat buradaki risk ise hastalık eğer diğer beze geçti ve kendini belli etmiyor ise kişinin tekrar bir cerrahi müdahaleye maruz kalması gerekmektedir. Ameliyat öncesinde kişinin hormon düzeyleri normal düzeylere gelene kadar beklenmekte veya ilaç ile normal düzeye getirilmektedir.
Guatr boynun alt bölümünde tiroid bezleri üzerinde yer alan bezelerin aşırı derecede büyümesi sonucunda oluşan hastalıktır. Guatr ameliyatı olmadan önce hastaların iyi düşünerek karar vermeleri gerekir. Tiroid hormonları vücudun tüm çalışma mekanizmasını yöneten en önemli mekanizmadır. Bu nedenle ameliyat olmadan önce doğru teşhis konulmalı ve eğer gerek duyulursa ameliyat olunmalıdır. Guatr hormonlarının fazla salgılanması ve az salgılanması vücudun çalışma mekanizmasını ciddi oranlarda bozarak kişiler üzerinde ciddi hastalıkların yaşanmasına neden olur. Özellikle, kalp ve beyin çalışma mekanizmasında oluşan sorunlar ciddi hastalıkların yaşanmasına neden olur. Hastalarda kontrolsüz kilo alımı ve aşırı zayıflık, üreme problemleri, kısırlık, tansiyon, kolesterol gibi vücudun çalışma düzenini bozan problemlere neden olabilir.
Guatr ameliyatı genel anestezi altında ortalama olarak iki saat gibi bir sürede gerçekleşir. Hastalar ameliyat öncesinde iki hafta öncesinde kan sulandırıcı ilaç kullanımını muhakkak kesilmelidir. Ayrıca kan sulandırıcı etkisi bulunan bitki çaylarının kullanımı da bırakılmalıdır. Ameliyat öncesinde kan sulandırıcı ilaç kullanımı ameliyat esnasında komplikasyonların yaşanmasına neden olabilir. Özellikle ameliyat esnasında aşırı kanama oluşmasına neden olabilir. Bu nedenle bırakılması hayati önem taşır. Ameliyat öncesinde alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklarında bırakılması gerekir. Ameliyat öncesinde hastalara gerekli tetkikler uygulanarak hastalığın aşaması belirlenmelidir. Hastalar ameliyat öncesinde kronik hastalıklarına bağlı olarak kullanmış oldukları ilaçlar var ise doktor kontrolünde kontrollü olarak devam edilmelidir. Ameliyatın bir gün öncesinde hastaların bir şeyler yiyip içme alışkanlığı kesilmelidir. Ameliyattan en az 12 saat öncesinde yemek ve su içimi kesilmiş olmalıdır.
Guatr ameliyatı işinde uzman tecrübeli doktorlar tarafından yapılmalıdır. Başarılı yapılan ameliyatlar ameliyat sonrasında oluşabilecek komplikasyonların azalması ve önlenmesi için önemli faktörler arasında yer alır. Ameliyat işleminde uygulanan büyüteçli yöntemler sayesinde ameliyat sonrasında oluşabilecek komplikasyonlar en aza iner. Ameliyat işlemi esnasında boynun alt bölgesine 5 cm’lik kesi açılarak ameliyat işlemi başlatılır. Ameliyat işlemi sırasında oluşan kötü huylu tümörler diğer dokulara zarar vermeden çıkarılır.
Guatr ameliyatı işleminde ameliyat alanı çok dar olduğu için büyüteç kullanılarak ameliyat işlemi uygulanmalıdır. Bu sayede ameliyat daha başarılı sonuçlanır. Ameliyat işleminden sonra hastalarda bazı komplikasyonlar gelişebilir. Özellikle hastalarda görülen ses kısıklıkları en sık yaşanan komplikasyonlar arasında yer alır. Ameliyat esnasında yaşanan tehlikeli komplikasyonlardan biri de aşırı kanama oluşumudur. Bu durum ameliyatın başarı oranını ciddi derecede etkileyerek hataların hayatını da riske atabilir. Bu nedenle ameliyat esnasında komplikasyon riskini düşürmek için ameliyat öncesi doktorun önerilerine dikkat edilmelidir. Kesinlikle kan sulandırıcı ilaç grubunun ameliyattan 15 gün öncesinden bırakılmış olması gerekir. Bu kural ameliyatta komplikasyon yaşanma riskini artıran veya azaltan bir durumdur. Ameliyatta yaşanan komplikasyonların azalmasında doktorun başarı ve tecrübesi de önemli rol oynar.
Guatr ameliyat sonrasında ameliyat esnasında komplikasyon oluşmamış ise ameliyat genel itibari ile başarılı sonuçlanır. Ameliyat esnasında oluşan komplikasyonlara bağlı olarak hastalarda ses kısıklığı, el uyuşması, unutkanlık gibi problemler yaşanabilir. Bu durum geçici olarak sonuçlansa da bazı hasta gruplarında kalıcı sonuçların yaşanmasına neden olabilir. Guatr ameliyatından sonra alınan nodüllerin ilerleyen yıllarda tekrarlama olasılığı bulunmaktadır. Bu nedenle ameliyat olmadan önce iyi karar verilmelidir. Ameliyat sonrasında hastalar birkaç gün içerisinde taburcu olurlar. Ameliyat sonrasında hastaların iyi bir bakıma ihtiyaçları vardır. Ameliyat sonrasında yaranın enfeksiyon kapmaması için pansumanlarının düzenli yapılması gerekir. Ameliyat işleminden sonra hastalar 3 gün sonra banyo yapabilir. Ameliyat sonrasında hastaların düzenli kontrollerinin yapılması gerekir. Hastalar belirli aralıklarla doktor kontrollerini yaptırarak hastalığın tekrar oluşmaması için düzenli kontrol gerekir.
Ameliyat sonrasında hastalarda ameliyat bölgesinde dışarıdan rahatlıkla görülebilecek bir ameliyat izi oluşur. Ameliyat sonrasında yara izinin iyileşmesi kişiden kişiye farklılık gösterir. Ameliyat işleminin üzerinden uzun zaman geçmesinden sonra oluşan yara izi biraz daha azalma gösterir. Tiroid bezinin tamamen alındığı hasta gruplarında hormonların görevini üstlenen ilaçların günlük ve düzenli olarak alınması gerekir. Bu durumdaki hasta gruplarının düzenli olarak doktor kontrollerini yaptırmaları gerekir. En az 3 aylık aralıklarla doktor kontrolleri yapılmalıdır. Tiroid bezinin tamamen alındığı hasta gruplarında hastalığın tekrar etme riski bulunmaz. Fakat bu hasta gruplarının düzenli aralıklarla kontrol edilmesi hayati önem taşımaktadır.
Tiroid hormonlarının görevini yerine getiren ilaçların günlük doğru dozlarda doğru kullanılması gerekir. İlaç kullanımı ihmal edilirse kişilerde ciddi sağlık problemleri yaşanabilir. Bu hasta gruplarının ömür boyu düzenli tedavi ve düzenli kontrol olmaları gerekir.