Tiroid bezinin boyutunun artmasıyla birlikte birden fazla nodül ihtiva etmesi durumudur. En sık görülen tiroid bezi hastalıklarından biridir. Elle muayene edilen insanların %7’sinde , ultrasonografi yapılan insanların ise %50’den fazlasında yani toplumun yaklaşık yarısında tiroid nodülleri saptanabilir. Hastalık bu kadar yaygın olmasına rağmen tüm bu hastalar ameliyat gerektirmez.
İğne biyopsisi yapılacak hastalar ultrason ile şüpheli nodül saptanan hastalardır. Yukarıda anlatıldığı gibi ultrasonda nodülün katı olması, düşük ekolu olması (hipoekoik nodül) kenarlarının düzensiz olması, küçük kireçlenmeler içermesi (mikro-kalsifikasyon), çevre dokulara invazyonu (çevre dokulara şıçraması) gibi bulgular varlığında bu hastaların mutlaka iğne biyopsisi ile değerlendirilmeleri gerekir. İğne biyopsisi her zaman için %100 doğruluğu olan bir tetkik değildir arada kalınan hastalarda iğne biyopsisi tekrarlanabilir.
Bu konuda bazı görüş ayrılıkları olmakla birlikte ultrasonografide kanser açısından şüpheli olmayan, 4 cm’den küçük ve iğne biyopsisi temiz sonuçlanan hastalar 6 aylık aralıklarla takip edilebilirler. Ancak şu unutulmamalıdır ki takip sırasında nodül çapında 2 milimetreden fazla ya da çapında yarıdan fazla büyüme durumunda bu hastalara ameliyat önerilir.
Muayenesinde tiroid bezinde büyümüş tek nodül olan hastalarda yine olmazsa olmaz olan ultrasonografi devreye girer. Ultrasonografide tek bir nodül saptanan ve tiroid bezinin diğer kısımlarının tamamen normal olduğu hastalarda bu nodülün değerlendirilmesi önem taşır. Öncelikle hastanın tiroid hormon değerleri bakılmalıdır. Eğer hastanın tiroid bezi normalden fazla çalışıyorsa bu hastalarda hipertiroidi aranmalıdır.
Tek tiroid nodülü Tiroid bezinde büyüme olmaksızın veya minimal büyüme ile birlikte tek bir nodül saptandığında bu nodülün çapı, yapısı ve fonksiyonunun iyi değerlendirilmesi gerekir. Çünkü kanser veya hipertiroidi riski daha yüksektir.
Tek, solid ve soğuk (tiroid sintigrafisinde hipoaktif) nodüllerin kanser içerme riski %5-20 arasında değişir. Büyük, bası yapan ve kanser şüphesi olan nodüllerde cerrahi tedavi önerilir. Eğer tek nodül sıcak (hiperaktif) ise toksik adenom adını alır. Bunlar büyük oranda iyi huylu tümörlerdir ve hastada zehirli guatra ait yakınmalar olabilir. Öncelikle antitiroid ilaçlar ile tablo kontrol altına alınmaya çalışılır; daha sonra ise cerrahi tedavi veya radyoaktif iyot tedavisi gerekecektir.
Tiroiditler tiroid bezinin enflamatuvar bazı hastalıklarını ifade eder. Çok az bir bölümü mikroorganizmaların oluşturduğu enfeksiyöz tiroiditlerdir. Daha sık rastlanılan otoimmün (vücudun kendi hücrelerine karşı bilinmeyen nedenle reaksiyon göstermesi) kökenli olan Hashimato tiroiditidir. Tiroid bezi fonksiyonları çok değişkenlik gösterir. Başlangıçta geçici bir hipertiroidizm dönemi olabilir ancak tiroid folikül hücrelerinin harabiyetine bağlı olarak ilerleyen dönemlerde tiroid fonksiyonları normale döner hatta uzun dönemde hipotiroidizm gelişebilir. Gerektiğinde ilaç tedavisi ile kanda tiroid hormone seviyesinin normal olması sağlanır. Tiroiditlerin cerrahi tedavisine gerek yoktur ancak özellikle Hashimato tiroiditi olan hastalar iyi takip edilmelidirler.
Graves hastalığı otoimmün (vücudun kendi hücrelerine karşı bilinmeyen nedenle reaksiyon göstermesi) nedenli ve hipertiroidizm (zehirli guatr) ile seyreden bir hastalıktır.
Tiroid bezi diffüz olarak büyümüştür. Tiroid hormonlarındaki artışa bağlı olarak şikayetler ve bulgular vardır. Bu hastalığa spesifik olarak göz kürelerinin dışarıya doğru çıkık olması (ekzoftalmi) görülebilir.
Hastalar öncelikli olarak antitiroid ilaç tedavisi (propisil, vb.) ile ötiroid hale getirilirler ve sıklıkla sonrasında kesin tedavi için cerrahi (total tiroidektomi) veya radyoaktif iyot tedavisi gerekir.
Toksik multinodüler Guatr, tiroid bezinde nodüller ve tiroid hormonu salınımında artış (zehirli guatr) ile seyreden bir hastalıktır. Genellikle zehirli guatra ait şikayetler ve laboratuvar bulguları Graves hastalığındaki kadar şiddetli değildir. Göz bulgularına rastlanmaz.
Tedavi yine antitiroid ilaçlar (propisil, vb.) ile başlar ancak sıklıkla cerrahi tedavi gerekir. Hem zehirli guatrı kontrolu hem de nodüllerin ortadan kaldırılması için cerrahi tedavi öncelikli olarak düşünülür.
Tiroid kanserleri ABD’nin verilerine göre tüm kanserlerin %1’inden daha azını oluşturur. Tiroid kanserlerinin %90-95’i folliküler hücrelerden köken alan iyi diferansiye tümörlerdir. Bu gruba papiller, foliküler ve Hürthle hücreli kanserler dahildir. Medüller tiroid kanseri tiroid kanserlerinin %6’sını oluşturur (bunların %20–30’u ailesel MEN Tip 2A ve 2B olgulardır). Anaplastik kanser ise çok agresif bir formudur.
Tiroid kanserleri arasında en sık görülen papiller tiroid kanseridir. Çok iyi seyirli bir kanser tipidir. Özellikle 40 yaşın altında, kadınlarda, çapı 4 santimetrenin altında olduğunda ve tiroid bezinin dışına taşmamış ise tedaviden elde edilen sonuç çok iyidir (10 yıllık ortalama hayatta kalma oranı %90’ın üzerindedir).
Tiroid kanserlerinin tedavisi tiroid bezinin tamamının alınması anlamına gelen total tiroidektomidir. Gerek duyulduğunda boyun lenf nodlarının da çıkartılması gerekir. Bazı hastalarda cerrahi tedaviden sonra radyoaktif iyot tedavisine ihtiyaç duyulur.